Maç Öncesi


Maç öncesi ve maç sonrası iki farklı boyuttur aslında.. Özellikle Stadyuma gidilecekse ve maçta akşam saatlerindeyse gün bitmez maça giden kişi için.. Gün içerisinde durmadan saate bakılır ve maça kaç saatin kaldığı hesaplanır. Takımının akşam sahada hangi onbirle oynayacağı merak edilir, belki de maç kafada defalarca oynanır. Eğer bir yerde çalışıyorsanız erkenden işten kaçmak için bahaneler bulursunuz. Stadyumun önüne gelindiğinde ise toplanan kalabalık ve tezahüratlar heyecan yaratır. Köfte-Ekmekler, ayranlar, Çekirdekler ve Sular bozuk paranıza polis tarafından el konulmaması nedeniyle satıcılara teslim edilir. Çünkü bilinir stadın içinde enflasyon yüksektir. Eskiden sabah başlayan kuyruklar şimdi akşam saatlerine doğru başlar. Ellerinde bileti olanlar güzel bir yerden maçı seyretmek telaşıyla erkenden stadın önüne akın etmiştir. Kombinesi olanlar ise rahattır. Sezon başında verdiği onca paranın keyfini çıkartır. Maça çok az kala gelirler genelde..
Bu arada birde stada gelip bileti olmayan bir grup vardır ki bunların işleri daha da zordur.Eğer ilgi gören bir maçsa tabi ki biletler çok az kalmıştır ve o azcık olan biletler için savaş verilmek zorundadır. O kuyruktan o kuyruğa koşturulur. Kuyruğun sonunda bekleyen kişi gişeyi görmez bile.. Arada da asparagas bir haber çıkar.. "Biletler bitti beyler, boşuna beklemeyin.." İnsanın umudu kırılır orda, bütün hevesi kaçar. Sanki sevgilinle tam buluşacakken "işim çıktı" deyip gelmemesi gibi.. O zaman insan içinden "sevgilinin resimleriyle mi idare edeceğim" diye geçirir? Evet o resimlerde televizyondur. Stada gidemeyen kişi takımını uzaktan televizyondan seyrederek hasret giderir.. Stada yavaş yavaş girmeye çalışılırken üst aramaları başlar. İçinden "Polis bu anahtarlığı alır mı, hediyeydi bu.." diye korkuyla geçer bu çok kişi bu aramadan.. Tam içeri girilecekken Kombinenizin veya biletinizi bir adam elinizden alır. Makineye doğru sokar. Acaba kaçımız "Kombine de sorun çıkar mı, Bilet sahte olmasın" diye içimizden geçirmişizdir? Bilettin veya kombinenin sorun çıkarmadığı da görüldükten sonra artık evinizdesinizdir. İlk önce tuvalete gidilir ki maçın ortasında sıkışıp iki arada bir derede kalınmasın..
Sonra yavaş yavaş koltuklara oturulur. Hafiften hafiften tezahüratlar başlamıştır. Sürekli fotoğraf çektirir herkes. Uzaktan gelen bir akraba, arkadaş, eş, dostla hatırası olması için.. Bir yandan da ilk defa maça getirilen kişiye daha önce ki maçlarda ki anıları anlatılılır. "Şu maçta kapalı tribündeydim.." diye başlayan..
Maç saati yaklaştığında ise oyuncular çıkar sahaya.. Rakip takım ıslıklanır. Amaç morallerini bozup baskı altına almak. Tabi hakemlerde bir taraf olmasalarda bu ıslıklardan nasiplerini alırlar. Sonra tutulan takım çıkar sahaya.. Uğultudan birbirini anlayamaz kimse ama yine de konuşmaya çalışır. Sonra yavaş yavaş yumruk şov başlar. Sırayla bütün takım oyuncuları çağrılır. Tek tek.. Ender de olsa kadroda yer almayan oyuncuların da tribüne çağrıldığı görülmüştür..
Sonra hakem top ve kale seçimini yapar. Açık tribündekiler "keşke ilk yarı bu kaleyi alsalar, ikinci yarı gol atarız biz" diye dualar etmeye başlarlar. Açık tribünde maça gitmek bazen golleri görememeye sebep olsa da başka bir zevktir. Çünkü Açıklarda maç daha heyecanlı yaşanır. Bu arada rakip takımda birbirine sarılarak artık klasikleşen maç öncesi yeminini yapar. Pimpirikli birisi de size dönüp "Bak Adamlar iyi konsantre olmuş, işimiz zor" diyebilir..Bu arada bazı kişiler ise Nostradamus'luk yapmaya çalışır.. "Bu maçta kesin şu gol atar.." Zaten bilirse herkes başka bir gözle bakar ona.. Kale seçimi yapıldıktan sonra başlama vuruşuna dokunulduğu an "lay lay" diye başlayan müthiş tezahüratla beraber takımdan futbol adına herşeyi yapması istenir. Güzel paslar, ortalar, ince hareketler ve tabiki bol gol.. Eğer takımınız ilk golü atmışsa ortalık yıkılır. Tanıyıp tanımadıklarınızla sarmaş dolaş olmuşsunuzdur. Bazıları ise sakindir, sadece alkışlar. Ve bu arada hemen telefonla arkadaşlara haber verilir. Uğultudan kendi sesini duymamasına rağmen "Gördün mü nasıl attık.." ve türevleri şeklinde cümleler kurulur.. Eğer golü takımınız yemişse büyük bir sessizlik hakimdir. Rakip oyuncuların gol sevinçleri kulağınıza kadar gelir. Ve takımınız lehine çok kısık bir seste destek tezahüratı başlar..
Devre arası herkes maç kritiğine başlar. "Neden bunu oynatmadı, Aslında tek santrafor oynamamalı " vs.. vs.. Hatta televizyon programlarını aratmayan tartışmalar yaşanır.. Öndeyseniz sorun yoktur ama yenik durumdaysa takım tribünlere çağrılıp söz verdirilir. Sonra ikinci yarı başlar ve takımdan yine aynı şey beklenir. İyi futbol ve bol gol.. Maçın son dakikalarına girerken eğer maç berabereyse 1 gol daha atılması için yine dualar edilir. Ve eğer son dakika golüyle bir maçı kazanıyorsanız bu herhalde bir tarafatar için en zevkli şeylerden biridir. Birde bunun aksi bir durum vardır ki işte o tam bir yıkımdır. Ağlamaklı olunur, sesiniz boğazınızda bir yerde takılır..Maç bitiminden az önce bir grup taraftar kalabalıkta stadı terketmenin zor olacağını düşünerek erken çıkar. Tabi bu durumda son dakika gollerini kaçırması eğer takımı atmışsa üzüntü vericidir. Tabi yediyse zaten ertesi gün arkadaşlarına "iyi ki çıkmışım" demesi muhtemeldir..
Maçtan çıkarken itinayla ceplere dikkat edilir. Ve en kısa yoldan çıkışa ulaşmak için çaba sarfedilir. Stadın dışına çıktığınızda ise artık yarım ekmek köfteler, sular, bayraklarda inanılmaz kampanya başlamıştır. Herşey o kadar ucuz hale gelir ki ülke genelinde bu şekilde ucuzluk olsa asgari ücretin size yetebileceğini düşünürsünüz.. Yavaş yavaş araçlara binilmeye başlanır. Uzak bir yerde oturuyorsanız zaten içinizden oflamalar başlar. Birde ertesi günü çalışıyorsanız bu büyük bir sorundur. Hele takımınız maçtan mağlup ayrıldıysa..İçinizden eve giderken ne geçirirseniz geçirin bir daha ki maçı heyecanla bekleyeceğinizi sizde bilirsiniz.. Çünkü futbolu sevmeyenin anlayamayacağı Bir tutkudur bu..Belki de o yüzden "FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR.."

Yorumlar