Diego Maradona Efsanesi

Futbol tarihinin istisnasız en büyük efsanesi olan Maradona (tabiki bana göre) futbol seven yada sevmeyen ,futbol ile uzaktan yakından ilgisi olana yada olmayan fakat hayata ve dünya'ya dair takibini sürdüren herkesçe tanınan ve farklı yerlerde anlamdırılıp tanına bir isimidir.Maradona yaşayan bir efsane,ismi telafuz edilirken heyecan uyandıran ve çok daha uzun yılarada heyecan ve saygı ile anılacak bir fenomendir.Diego efsanedir çünkü efsane olmak adına hiçbir kritere ve ortama bağlı kalmamış olduğu gibi safiyane gelişmiştir.Yaşadığı bir çok skandal,düzensizlik ve sağlık problemine rağmen dimfik ayaktadır.Maradona asla olayların dışında seyirci konumunda olmadı. İyi, kötü,olumlu,olumsuz hep hayatın içinde yeralmaktan doğru bildikleinin peşinden gitmekten çekinmedi.Onu 94 dünya kupasında yaşadığı eğedrin skandalı sonrası Fifa'ya sallarken yada küreselleşme karşıtı liderlerle top oynarken ,Bush karşıtı yürüşlerde en önde yürürken görebilirsiniz. Maradona binlercefutbol severin olduğu kadar özellikle yetiştiği Boca Juniors kulübünün taraftarları için tanrıdır. La dolce tribünleri ,maradona'yı sağlık yada hukuki problemler yaşamadığı sürece Bombenara'daki locasından beline kadar sarkmış vaziyette çılgınca tezahurat yaparken görebilirler.Maradona profosyonel futbol kariyeri boyunca Dünya Kupası dahil birçok başarıya imza atmasına karşın yeşil sahada olup bitenler karşısında hâlâ sıradan bir taraftar gibi heyecan duyar .O toplumun içinde kalan nadide bir stardır.Pele'den en büyük farkı burad saklıdır zaten .Kimine göre tanrı, kimine göre şovmen, kimine göre iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısı; kimilerine göreyse Chavez ve Castro'dan bile daha nüfuzlu bir küreselleşme karşıtı. Hangisini seçerseniz seçin, kısa boylu adamın kitleler üzerinde yarattığı etkiyi görmezden gelmek imkânsız. Zaten böyle inanılmaz bir yeteneğe sahip olduğu sürece başka türlüsü de düşünülemezdi. Ancak Maradona'nın ezilenlerin sembolü olmasında kaderin de önemli payı var. Buenos Aires'te, ezeli rakibi "Milyonerler" lakaplı River Plate olan Boca Juniors fakirlerin kulübü olarak bilinir. Maradona'nın Boca'da başlayan futbol kariyerinin ikinci durağı, İspanya krallığının sembolü Real Madrid değil, ayrılıkçı Katalanlar için bir kulüpten çok daha ötesi olan Barcelona'ydı. Katalan topraklarında işler pek iyi gitmedi, ama 1984'de transfer olduğu Akdeniz kıyısındaki Napoli'de İtalya'yı yerinden oynatacağı günler uzak değildi. Kuzeyin zengin kentlerinden gelenler tarafından yıllarca aşağılanan bu fakir bölgenin insanları için Maradona'nın Napoli'ye kazandırdıkları şampiyonluk kupalarından çok daha fazlasıydı. Napoli'lerin yaşamlarında hayata dair a hiçbir şey değişmemiş; öteden beri gelen sıradan yaşamları aynen devam etsede,Maradona İtalya şampiyonluk kupasını Napoli'ye getirdiğinde Napolililer, ilk defa onları dışlayan onları ''Bizim vergilerimizle beslenen asalaklar '' olarak nitelendiren kuzeye karşı başarılı olabileceklerini gördüler. Onlar için başkaldırı, yeşil sahadaki 10 numaralarının attığı goller ve burnu büyük rakiplerini zekice hareketlerle alt etmesiydi. Maradona belki binlerce kilometre uzaktan geliyordu, ama Napoli'deki yaşam koşullarına yabancı değildi. Onun çocukluğu da başkent Buenos Aires'ten çok uzaklarda, yoksulluk içinde geçmişti. Her ne kadar saha dışında paraya ve lükse boğulmuş bir yaşam sürse de, yoksullar onu her zaman kendilerinden biri olarak gördü. Napoli Maradona'ya olan bağlılığını 1990 Dünya kupası Yarı finalinde İtalya milli takımına karşı onu ve Arjantin'i destekleyerek gösterirken Diego'nun "Yıllarca sizi aşağılayan ve alay eden insanları mı destekleyeceksiniz?" sözleri sonrası . Stadta ise Arjantin ve İtalya destekçileri hemen hemen eşit sayıdaydı.Bu olay Onun İtalya macerasının sonunu hazırlamıştı bile .Maradona Almanlara kaybedilen final sonrası göz yaşları ile belkide bir daha yaklaşamayacağını anladığı kupa için ve kariyeri için göz yaşı dökmüştü.Kupa sonrası uyuştucu bağımlılığı yüzünden ceza alan Maradona Amerika 94 Dünya Kupası için yeniden ulusal takıma ve futbola geri döndü. Nijerya maçı sonrasında doping testi pozitif çıkınca kupadan ihraç edildi. Çok uzaklarda, Bangladeş'in başkenti Dakka'da insanlar sokaklara döküldü. İsyancılar, o kupaya geri alınmazsa şehri yerle bir edeceklerini açıkladılar. Yaşanan çatışmalar giderek büyüdü, ancak olmadı, Maradona ABD'deki maçlarda oynayamadı. Cezası bitince bir süre daha Boca Juniors'ta forma giydi, ve ardından futbola veda etti. Mesleklerinde önemli yerlere gelmiş insanların bu tür aykırı davranışlarda bulunması görülmemiş bir şey değil. Bunların birçoğu kalabalıkların ilgisini çekse de kolay kolay "en iyi" sıfatını alamazlar. Belki kapitalizmin ticaret çarklarının bütün sektörlere sızması, belki de halk kitlelerinin sembolleştirecekleri isimleri ortak bir zeminde arama tutkusu. Ancak FIFA'nın tüm engellemesine ve karıştığı olumlu olumsuz onca olaya rağmen Maradona, hem aykırı hem de en iyi. Napoli'de forma giyerken attığı bir gol, en iyi gollerinden biri değil; ama onu iyi anlatıyor. Orta sahadan vurulan öylesine bir top. Kısa boylu, şişman 10 numara birden savunmanın arasından fırlıyor. Ceza alanını terk eden kaleciyle birlikte havadaki topa yükseliyor. Bu kez elle değil kafayla topu kalecinin üstünden aşırtıyor. Artık kalecinin yetişmesine imkân yok. Meşin yuvarlak kaleye yaklaştıkça yavaşlıyor. Kalenin arkasında bekleyen kalabalık yavaşlayan topla aynı ritimde ellerini kaldırıyor, ağır ağır çizgiyi geçen topun ağlarla buluşmasını bekliyor. Zaman yavaşlıyor, herkes ağırlaşıyor. Sanki istese zamanı bile durduracak bir yeteneğe sahip.

Yorumlar