Dünya Kuapası yarı finali başlığı altında oynanan müsabaka kriterlerinden oldukça uzak bir görüntüde , iki takımında tempo ve oyun kalitesi olarak beklentilerin altında başladığı Hollanda , Uruguay karşılaşmasında Hollanda topun hakimi lakin oldukça düşük tempoda oynayan takım görüntüsü çizerken , Uruguay takımı kendi yarı alanında rakibinin top hakimiyetini kabul etmiş görünteydi. İki takım içinde futbol tarihlerinin uzunca zamandır özlemle beklediği futbol zirvesinde yeralma arzusunun gerçeğe dönüşme olasılığının yaklaştığı tabloda seçtikleri fazlaca kontrollü oyun normal görülebilen bir gerçek olmasına karşın risk almadan sonuç almanın zor olduğu yadsınamaz bir realite olarak tribünlerden dozajı yükselerek artan bir ses ile yayılmaya başlayan vuvuzella sesleri ile yeşil zemindeki oyunculara hatırlatılmaya başlanmıştı.
1924 ve 1928 yılında Olimpiyat şampiyonu olan kadrosu ile hayranlık yaratan, Jules Rimet tarafından ortaya atılan Dünya kupası düzenlenme fikrine ışık veren Uruguay ilk kupa ornizasyonu ve şampiyonluğunu kazandığı 1930 ve futbol tarihinin en unutulmaz stadı Centenario ve Dünya kupaları tarihinin en kalabalık tribünleri önünde Maracana stadında oynanan 1950 Brezilya finalinde kazandıktan sonra en büyük başarısı 1970 Meksika'da oynadıkları yarı final olan ve sessizliğe gömülen her dönem Avrupa liglerinde mücadele eden vasat ve vasat üstü oyuncuları ile yada ülke içinde yaşanan futbol terörü ile ismini duyurmaktan öte gidemeyen eski futbol ülkesi kimliğine bürünmüştü. Final vizesi içi favori apoleti taşıyan aday Hollanda ise 74 ve 78 finallerine takım kalitesi olarak damga vuran lakin ev sahiplerine finalde kaybeden taraf olmalarına karşın Linus Michel ile başalattıkları total futbol ismi ile anılan futbol tarzları ile uluslararası arenada her daim iddia sahibi takım olmaya dervam etmişlerdi. Hollanda aradan geçen süreçte her dönem mega star oyuncular hatta oyuncular grubu çıkartmasına rağmen çeyrek finalden ötesine geçemeyen , oynadıkları göze hoş gelen futbola karşın netice alamayan takım kimliğindeydi. Bu yarı final iki takımında makus talihini değiştirmesi için çerelk asırlık süreçte en taze ve en büyük fırsat olunca aşırı kontrol kabul edilebirlirdi.
Hollanda bireysel meziyeti yüksek oyuncularının fazlalığı ile bol pas ile pozisyon bulma ve sonuç alma çabası ile sabırla saldırırken milli forma ile son maçlarına çıkan Van Bronkhorst'un kupanın klasikleri arasına girmesi kuvvetle muhtemel çatalın tozunu alan golü uruguay'ın oyunun içine girme mecburiyetini ön plana çıkardı. Uruguay rakibi kadar etkili ayaklara sahip olmamasının yanındahücüm atrajksiyonlarında başrole çıkan Suarez ve Fucile'nin yokluğunda maça durgun başlayan Forlan'ın idare etmeye çabaladığı pas trafiğinde etkisiz görüntüsü ile sıkınıtılıydı. üste üste 4 pas yapmaktan uzak Uruguay için gol için duran top ve forlan'ın bazukaları dışında çıkar yol görünmezken Forlna beklenilen vuruşu Van Bronkhorst'a nazire yaparcasına ağlara göndermekte gecikmedi. Beraberlik sonrası gerek ilk devre gerekse ikinci devrenin ilk bölümü Uruguay karşı kalede fazlaca zaman geçirmeye ve oyunu istediği tempoda oynamaya muvaffak oldu. yarı finalde son çeyreğe doğru hızla akan zaman artan bir inanaç ile mücadele eden Uruguay için avantaja dönüşürken Hollanda Sjneider'in bireysel çabası ile bulduğu gol ve sonrası Robben'den gelen kafa golü ile Uruguay'ın mücadeleye dayalı oyununu ve direncini kırdı. uzatmalarda gelen Uruguay golü sonrası G.Amerika temsilcisi bir umut baskı kurmaya çalışırken gerek teknik beceri noksanlıkları gerekse tükenen fizik güçleri mucizenin önüne set çekti . Hollanda yenilmezlik serisine bir halka daha eklemenin özgüveni ile Johannesburg'a yola çıkarken kupaya katılma serüveni dahi başlı başına bir destan olan Oscar Tabarez'in Uruguay'ı için mazideki başarılı günlere verilen uzun araya son vermek için yapılan inanç yüklemesine 3.'lük prestiji eklemek için Porth Elizabeth'e yol aldı. Uruguay'ın kupada sonuna dek yürümesinin baş aktörü Diego Forlan bu turnuva ile birlikte Dünya Kupalarının unutulmaz yıldızları arasında yerini almıştır.
Dünya Kuapası yarı finali başlığı altında oynanan müsabaka kriterlerinden oldukça uzak bir görüntüde , iki takımında tempo ve oyun kalitesi olarak beklentilerin altında başladığı Hollanda , Uruguay karşılaşmasında Hollanda topun hakimi lakin oldukça düşük tempoda oynayan takım görüntüsü çizerken , Uruguay takımı kendi yarı alanında rakibinin top hakimiyetini kabul etmiş görünteydi. İki takım içinde futbol tarihlerinin uzunca zamandır özlemle beklediği futbol zirvesinde yeralma arzusunun gerçeğe dönüşme olasılığının yaklaştığı tabloda seçtikleri fazlaca kontrollü oyun normal görülebilen bir gerçek olmasına karşın risk almadan sonuç almanın zor olduğu yadsınamaz bir realite olarak tribünlerden dozajı yükselerek artan bir ses ile yayılmaya başlayan vuvuzella sesleri ile yeşil zemindeki oyunculara hatırlatılmaya başlanmıştı. 
1924 ve 1928 yılında Olimpiyat şampiyonu olan kadrosu ile hayranlık yaratan, Jules Rimet tarafından ortaya atılan Dünya kupası düzenlenme fikrine ışık veren Uruguay ilk kupa ornizasyonu ve şampiyonluğunu kazandığı 1930 ve futbol tarihinin en unutulmaz stadı Centenario ve Dünya kupaları tarihinin en kalabalık tribünleri önünde Maracana stadında oynanan 1950 Brezilya finalinde kazandıktan sonra en büyük başarısı 1970 Meksika'da oynadıkları yarı final olan ve sessizliğe gömülen her dönem Avrupa liglerinde mücadele eden vasat ve vasat üstü oyuncuları ile yada ülke içinde yaşanan futbol terörü ile ismini duyurmaktan öte gidemeyen eski futbol ülkesi kimliğine bürünmüştü. Final vizesi içi favori apoleti taşıyan aday Hollanda ise 74 ve 78 finallerine takım kalitesi olarak damga vuran lakin ev sahiplerine finalde kaybeden taraf olmalarına karşın Linus Michel ile başalattıkları total futbol ismi ile anılan futbol tarzları ile uluslararası arenada her daim iddia sahibi takım olmaya dervam etmişlerdi. Hollanda aradan geçen süreçte her dönem mega star oyuncular hatta oyuncular grubu çıkartmasına rağmen çeyrek finalden ötesine geçemeyen , oynadıkları göze hoş gelen futbola karşın netice alamayan takım kimliğindeydi. Bu yarı final iki takımında makus talihini değiştirmesi için çerelk asırlık süreçte en taze ve en büyük fırsat olunca aşırı kontrol kabul edilebirlirdi. 
Hollanda bireysel meziyeti yüksek oyuncularının fazlalığı ile bol pas ile pozisyon bulma ve sonuç alma çabası ile sabırla saldırırken milli forma ile son maçlarına çıkan Van Bronkhorst'un kupanın klasikleri arasına girmesi kuvvetle muhtemel çatalın tozunu alan golü uruguay'ın oyunun içine girme mecburiyetini ön plana çıkardı. Uruguay rakibi kadar etkili ayaklara sahip olmamasının yanındahücüm atrajksiyonlarında başrole çıkan Suarez ve Fucile'nin yokluğunda maça durgun başlayan Forlan'ın idare etmeye çabaladığı pas trafiğinde etkisiz görüntüsü ile sıkınıtılıydı. üste üste 4 pas yapmaktan uzak Uruguay için gol için duran top ve forlan'ın bazukaları dışında çıkar yol görünmezken Forlna beklenilen vuruşu Van Bronkhorst'a nazire yaparcasına ağlara göndermekte gecikmedi. Beraberlik sonrası gerek ilk devre gerekse ikinci devrenin ilk bölümü Uruguay karşı kalede fazlaca zaman geçirmeye ve oyunu istediği tempoda oynamaya muvaffak oldu. yarı finalde son çeyreğe doğru hızla akan zaman artan bir inanaç ile mücadele eden Uruguay için avantaja dönüşürken Hollanda Sjneider'in bireysel çabası ile bulduğu gol ve sonrası Robben'den gelen kafa golü ile Uruguay'ın mücadeleye dayalı oyununu ve direncini kırdı. uzatmalarda gelen Uruguay golü sonrası G.Amerika temsilcisi bir umut baskı kurmaya çalışırken gerek teknik beceri noksanlıkları gerekse tükenen fizik güçleri mucizenin önüne set çekti . Hollanda yenilmezlik serisine bir halka daha eklemenin özgüveni ile Johannesburg'a yola çıkarken kupaya katılma serüveni dahi başlı başına bir destan olan Oscar Tabarez'in Uruguay'ı için mazideki başarılı günlere verilen uzun araya son vermek için yapılan inanç yüklemesine 3.'lük prestiji eklemek için Porth Elizabeth'e yol aldı. Uruguay'ın kupada sonuna dek yürümesinin baş aktörü Diego Forlan bu turnuva ile birlikte Dünya Kupalarının unutulmaz yıldızları arasında yerini almıştır.
Yorumlar